8/28/2009

SİVRİSİNEK ÖLDÜRMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Sıcak bir akşamüstüydü. Serinlemek için duş almış, yatağa uzanıp tatlı tatlı keyif yapmaya hazırlanıyorken, odamın loş ışığında, duvara konuşlanmış bir sivrisinek olduğunu fark ettim. Birden tüm vücudumu öfke sardı. Bütün yaz rastlamadığım bu hayvan türü ile mücadelenin ne denli zor olduğunu geçen yazlardan çok iyi bildiğim için, o kabustan beter geceler soğuk bir terleme ile beynimde çaktı. Sineğe fena halde kinlendim...

Telaşa kapılmadan, sivrisinek öldürmeye elverişli bir eşya arandım gözlerimle. Korkup, uçmaması için fazla hareket etmemeye çalışıyordum. Neyse ki çok yakınımda, bir zamanlar ayağımdan fırlatarak çıkardığım terliklerimin sol tekini gördüm. Onun orda olmasına şükrettikten sonra, tabi ki soğuk kanlı bir katil edasıyla -işin raconu bu- sineğin tepesine indirdim terliğimi; fakat geri kaldırdığımda ortada ne kan ne de iç organları dışına çıkmış bir sinek pestili vardı.

Dünya başıma yıkılmıştı. Soğuk terler ısındı ve öfkem hepten büyüdü.
Geçmişten bir yaz gecesi gözlerimde canlanıverdi. Saat geceyarısını çoktan geçmiş, elimde yine bir terlik orada öylece durmuş 15metrekare alanda 15milimetrekare olduğundan bile şüphe ettiğim sivrisineği gözüme kestirmeye çalışıyorum. Gözlerimdeki uykular ağlıyor.

Yeniden odamdayım, havaya fırlattığım ani bakış da vampirellanın izini sürememiş; fakat bu kadar hızlı olması olanaksız. Vızırtısı bile duyulmamıştı. Bir ihtimal deyip yere doğru eğilirken yastığın kenarında ölmek üzere olan sivrineği gördüm. İçimi saran acımasız mutluluk anlatılmazdı.

Hıncımı almış olmanın verdiği hazla yeniden keyiflendim. Öldürme zevkini cezasız belasız tatmanın rahatlığı ile cesedi ortadan kaldırmaya bile gerek duymadan, bir nefesle yere üfleyip yere düşen ölüye şöyle bir tepeden baktım. Kendimi onun kaşıntılı ısırıklarından korumanın mutluluğunu bastırmıştı öldürme zevki. Böbürlenerek yatağıma uzandım.
Bir cinayet ancak bu kadar kaygısız işlenirdi. Kabahatsiz katil olmak; işte sivrisinek öldürmenin dayanılmaz hafifliği.



8/23/2009

PEK EĞLENCELİ BLOG YAZARLIĞI

pek eğlenceli blog yazarlarından olmadığımın farkındayım. zaten blog yazarlığını ve takipçiliğini de (blog takipçisi!) tam anlamıyla idrak edemediğimi söylemem gerekir.. ta ki, dün akşam sularında bir blog yazarı kızımızın blogunu ayıla bayıla okuyana dek.

evet pek sevgili kızılcık şuruplarım, bu kızcağızı keşfetmemi sağlayan pek muhterem kişi ise yine bir blog yazarı olmakla beraber, sohbetine falan doyum olmayan bir küçücük fıçıcık içi dolu turşucuktur. şimdi ben bu iki çok akıllı bıdık insanı tam burada şu anda deşifre edecek miyim, HAYIR.

sakin! sakin! duyuyorum "lütfeeen ,lütfeeeen" diyen heyecanlı çığlıklarınızı; fakat sabır elma şekerlerim.
kimden bahsettiğimi anlayabilecek tek insan kendinden bahsedilen iki numerolu şahıstır (o kendini biliyor.)

ötekine gelince (o kendini bilmiyor), şimdilik hayranı olarak kalmayı ve kim olduğunu da size söylememeyi tercih ediyorum. (gizem yaratmaktaki ustalığım!, çok kılsın!) dilerseniz, şimdilik ona "ilham perisi" diyelim. (dilemeseniz de dileseniz de ben dilemem merak etmeyin.)
şimdilik ona "ilhami"demeyi diliyorum fakat.

ilhami' den öylesine etkilendim ki, bloglar hep böyle olsa, hep blog okurum lan dedim, sonra da iyi ki öyle değilmiş, yoksa hep blog okurum lan dedim. (bu ne yaman çelişki)
blog yazarlığını ve takipciliğini (blog takipçisi!) tam anlamıyla idrak edemediğimi söylemem gerekir.. ta ki, dün akşam ilhami' yi ayıla bayıla okuyana dek. (zamanının neresinde durduğumuzu bitene kadar çözemediğimiz, fitil olduğumuz, filmler.)

bilmem anlatabildim mi?